Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Samsun'a Çıkan Düşüncenin 100. Yılı

Şafak YÜCA - Konuk Yazar

Samsun'a Çıkan Düşüncenin 100. Yılı
19 Mayıs 2019 - 16:58
Nutuk eseri, “1919 Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım” diye başlar. 
Biz de 19 Mayıs 1919’un 100. Yılını yaşamanın gururu içerisindeyiz. Bugün yeniden doğduğumuz gündür. Emperyalizme ve işgale karşı kurtuluş mücadelesinin başladığı gündür. Samsun’a çıkan düşünce Anadolu ve Rumeli topraklarını bir bütün halinde emperyalizme ve işgale karşı direnmesini ifade etmektedir. 
Mustafa Kemal 16 Mayıs’ta Galata rıhtımından bindiği Bandırma vapuruyla Samsun’a yola çıkmıştır. Samsun’a ayak bastığı günü yeniden doğduğu gün olarak belirtmiştir. Böylesine önemli olan bu yolculuğun bir hikâyesi vardır.
19. Fırka Nerede?
Mustafa Kemal, Sofya Büyükelçisi Fethi Bey’in Askeri Ataşe’si olduğu dönemde Birinci Dünya Savaşı başladı. Derhal Başkumandanlığa başvurarak rütbesine göre bir görev istedi. Başta Sofya’da kalmasının daha iyi olacağı cevabını alsa da ısrar etmekte geri durmadı. Cephede yer almak istiyordu. 
Uzun bir süre bekledikten sonra 19. Fırka’ya tayin edildiği bilgisini aldı. İstanbul’a gelmesi gerektiği belirtiliyordu. Tayin kararının Enver Paşa’dan çıktığını öğrenince, kendisiyle makamında görüşmeye gitti. 
Enver Paşa Sarıkamış harekâtından henüz dönmüştü. Mustafa Kemal onu zayıf düşmüş ve yorgun bir halde buldu. Çok fazla konuşmadılar. Mustafa Kemal komuta edeceği fırkanın nerede olduğunu öğrenmek istiyordu. Enver Paşa, Erkan-ı Harbiye’ye sorup öğrenebileceğini söyledi. 
Erkan-ı Harbiye’ye 19. Fırka Kumandanı olduğunu söyleyen Mustafa Kemal karşısındakileri şaşkınlığa uğrattı.  Zira böyle bir Fırka’nın varlığından kimsenin haberi yoktu. Bu Fırka nerededir, kimse bilmiyordu. Neyse ki içlerinden biri (Alman General) Liman Von Sanders Paşa’nın komutasında bulunan Gelibolu’daki 3. Kolordu’ya sorulabileceği fikrini ortaya attı.
Fakat 19. Fırka’nın 3. Kolordu’da olup olmadığını öğrenmek için Gelibolu’ya gitmesi gerekiyordu. Eğer orada da bulamazsa, dönemin ulaşım şartları düşünüldüğünde müthiş bir zaman kaybı olmayacak mıydı?
Almanya ile Savaşa Katılma 
Mustafa Kemal karşılaştığı bu duruma şaşırmadı.
Çünkü Türk ordusunun Alman liderliğinde savaşa girmesini eleştiriyordu. Türk ordusu kabiliyetsiz ve aciz miydi, yabancı bir ülkenin ordusu yardımıyla savaşa katılıyordu? Bu eleştirileri, dönemin liderleri tarafından tecrübesizlik olarak görülüyordu. 
Ayrıca Almanya’nın savaştan mağlup ayrılacağını düşünüyordu. Fakat bu görüşünü belirttiği sırada Almanya, Paris’e doğru ilerliyordu. Dolayısıyla herkes Almanya’nın başarılı olacağını düşünüyordu. Mustafa Kemal dönemin gidişatını iyi okuyor, ama görüşlerini dikkate alacak kimseyi bulamıyordu. 
Eleştirilerine rağmen kendisini Liman Von Sanders Paşa’nın komutanlığında bulunan Fırka’ya vermelerine şaşırmamıştı.
Liman Paşa’yla Geçen Tartışmalar
Mustafa Kemal’in Sofya’dan geldiğini öğrenen Liman Paşa, Bulgaristan’ın savaşa katılıp katılmayacağıyla ilgili sorular sorar. 
Sofya’da bulunduğu dönemde General Liyaçef’le istişare etmiştir. Savaş kendi topraklarına müdahil olmadığı sürece savaşa katılmayacaklardır. Üstelik Alman galibiyetinden emin değildirler.
Bulgaristan’ın durumunu olduğu gibi açıklayınca, Alman General sinirlerine hâkim olamaz. Bulgaristan’ın Alman galibiyetine şüpheyle bakmasını kabullenemez. 
Ardından Mustafa Kemal’in görüşlerini merak eder. 19. Fırka Kumandanı kendi görüşlerini de baştan beri savunduğu şekliyle açıklar. Çanakkale’de birlikte çarpışacakları kumandanla tanışmaları gergin başlar. 
İlişkileri aynı şekilde devam eder. 
Mustafa Kemal Arıburnu Kumandanıyken, İngilizler Anafarta’ya çıkmıştır. Savaşın Gidişatı tehlikeli bir hal almıştır. 
Karargâhı Çanakkale Eceabat’ta bulunan Liman Paşa’ya defalarca durumu ve alınması gereken önlemleri bildiren Mustafa Kemal, Liman Paşa’yla tekrar görüşür. Alman General, vaziyeti ve alınması gereken önlemleri tekrar sorunca, Mustafa Kemal haklı olarak daha önce bildirdiğini ifade eder. 
Artık alınacak en son önlemin bütün ordunun kumandanlığının kendisine verilmesi olduğunu söyleyince, Liman Paşa alaylı bir tavırla “çok gelmez mi?” yanıtını verir.
Mustafa Kemal’se “az gelir!” diye yanıtlar. 
Harbiye Bakanlığı ve Uyarılar
Savaş sona erdiğinde Padişah kendi tahtını korumanın peşindeydi. Sürekli değişen kabinelerdeyse ülkenin kötü gidişatını engelleyebilecek bir ortam yoktu. 
Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki muhalifi olduğu herkesin malumuydu. Görüşleri uyuşmamıştı. İttihatçılara uyarılarda bulunmuştu. Buna göre, ordu ve siyaset ilişkileri birbirinden ayrılmalıydı. Ordu siyasete karışmamalıydı. İttihat ve Terakki Cemiyeti bir siyasi parti olmalıydı. Parti içerisinde eşitlik geçerli bulunmalıydı. Cemiyet kesinlikle masonlukla ilişkilerini kesmeliydi. Hükümet ve Din ilişkileri birbirinden ayrılmalıydı. Ancak bu uyarılar İttihat ve Terakki tarafından dikkate alınmamıştı.
İttihatçılar savaş sonrası ülkeden kaçtı. Sadrazam İzzet Paşa, Mustafa Kemal’in Harbiye Bakanlığına gelmesini istiyordu. 
Mustafa Kemal’in kabineler üzerinde pek ümidi yoktu, fakat Ordunun yeniden kurulması, asker terhislerinin durdurulması, Komutanların Anadolu’ya tayin edilmesi ve silahlarının geri alınması gerektiğini düşünüyordu. Yeni bir ordu kurularak, stratejik noktalara yerleştirilmeliydi.
Sırf silahların işgalci devletlerden alınması ve Türk Ordusuna verilmesi için, Sovyet Devrimi’ni bahane ediyordu. Bolşevikler Türkiye’ye saldırabilir, silahlarımızı geri verin, onların saldırısını püskürtelim diyordu.
Mustafa Kemal aklındaki hedefleri için tüm yolları deniyordu. Bunlardan biri de Harbiye Bakanlığı olarak önüne çıkmıştı. Orduyu yeniden yapılandırmanın yolu Harbiye Bakanlığından geçebilir miydi? 
Mustafa Kemal kabineye girip Harbiye Bakanı olmaya çalıştı. Mebusları ikna etme yoluna gitti. Tevfik Paşa kabinesine değil, İzzet Paşa kabinesine güvenoyu verilmesini istedi. Fakat başarısız oldu.
İyi ki de öyle oldu. Çünkü daha sonra göreve gelen Cemal Paşa gibi Malta’ya sürülmesi mümkündü.
Samsun’da Görevlendirilmesi
İngiliz raporları Samsun’da Rumların Türkler tarafından rahatsız edildiğini, saldırıya uğradıklarını belirtiyordu. Eğer müdahale edilmezse bölgeye asker taşıyacaklarını söylüyorlardı.
Samsun, en huzursuz bölgelerden biriydi ve kargaşa hâkimdi. Fakat bunun sebebini İngiliz işgalinde aramak gerekiyordu. Kargaşanın hâkim olması demek, işgal devletlerinin bölgeye asker çıkarması ve asayişi sağlaması demekti. Böylece işgal ettikleri toprakları yönetebildiklerini göstermiş olacaklardı. Ayrıca Samsun, Anadolu’ya açılan kapı olması itibariyle stratejik bir noktaydı.
Mustafa Kemal bunun farkındaydı. Ayrıca Anadolu’ya geçmenin yollarını da arıyordu. Şimdiyse askeri bir görev ve yetkiyle Samsun’a geçme fırsatını yakalamıştı. Görevlendirmeyle geçiyor olması önemli bir fırsattı. 
Sadrazam Damat Ferit’in belirlediği talimatnameye göre, Samsun’da Türklerin Rumlara saldırıp saldırmadığı kontrol edilecekti. 
Fakat Mustafa Kemal Erkan-ı Harbiye Reisiyle görüşmek istedi. Rahatsız olduğundan İkinci Reisi Kazım Paşayla görüştü. 
Hangi unvanla ve görevlendirmeyle gidecekti? Bunu öyle hazırlamak gerekiyordu ki Anadolu ve Şark vilayetlerini kontrol edebilecek, valilere ve orduya talimat verebilecek yetkilere sahip olmalıydı.
İki talimatname hazırlandı. Biri Kazım Paşa’da diğeri Mustafa Kemal’de kaldı. Fakat ne Sadrazam ne de Harbiye Nazırı talimatnameye imza atmaya cesaret edemediler. Yalnız Harbiye Nazırı mührünü Kazım Paşa’ya vererek, mührü onun vurabileceğini söyledi. 
Mühür alındıktan sonra talimatnameye bir madde daha eklendi. Buna göre, Mustafa Kemal gerekli gördüğünde doğrudan Sadrazamla iletişime geçecekti. 
14 Mayıs günü Sadrazam Damat Ferit’le görüştü. Cevat Paşa (Çobanlı) da yanlarındaydı. Damat Ferit, Mustafa Kemal’e hangi bölgede ve hangi görevle sorumlu olduğunu sordu. 
İngiliz raporunu belirten Mustafa Kemal, harita üzerinde görevli olduğu bölgeyi çok küçük bir yer olarak gösterdi. Fakat kendisinin de tam olarak bilmediğini, ancak gittiği vakit öğreneceğini söyledi. Cevat Paşa da zaten ordunun büyük ölçüde dağıldığını komuta edilecek kimsenin kalmadığını belirtince Sadrazam’ın endişesi giderildi. 
16 Mayıs günü Bandırma Vapuru Galata rıhtımında bekliyordu. Sadrazam, Mustafa Kemal’e yola çıkmadan önce Padişah Vahdettin’le görüşmesini belirtti. Görüşmeden çıkan Mustafa Kemal’e göre, Vahdettin kendi geleceğini düşünüyordu. 
Yolculuk Başlıyor
Yunanlıların İzmir’i işgal ettikleri 15 Mayıs’tan bir gün sonra Mustafa Kemal yola çıkmıştı. Fakat Bandırma vapuru Kız Kulesi civarında durduruldu.
Mustafa Kemal’e yolculuk esnasında suikast yapılabileceği ihtimali belirtilmişti. Dikkatli olması gerekiyordu. Vapur durdurulunca endişeye kapıldı. Acaba tutuklanacak mıydı? Vapur kontrolleri uzun zaman aldı. 
Mustafa Kemal kaptan köşkünde duruyor, kaptan ve beraberindekiler güvertede işgalci askerlerin yanında duruyorlardı. En sonunda kaptana harekete geçme talimatı verdi. Tutuklanacaksa bile bir kararsızlık olduğu anlaşılıyordu. Kesin kararı kontrollerin bitmesini ve yolculuğa devam edebilmelerini sağladı. 
İhsan Hakkı Dursun 27 yıllık kaptandı, ama Karadeniz’i tanımıyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal, kıyı şeridini takip etmesini emretti. Keza bir saldırı yaşanması Halide de hemen karaya çıkabileceklerdi.
Bandırma vapurunun hızı en fazla 7 mildi. Döküntü bir halde seyreden eski bir vapurdu. Motorları zayıflamıştı. Makineleri gevşemişti. Pusulası bozuktu. Böylesine bir vapur ve onun dümeninde Karadeniz’in hırçın sularını tanımayan bir kaptan vardı. 
Fakat Mustafa Kemal mücadele etmek için yola çıkmıştı. 
İki gün sonra Sinop’a ulaşıp karaya çıktılar. Karayoluyla Samsun’a ulaşmanın yollarını aradılar. Fakat ne yol ne de araç vardı. 
Mustafa Kemal beklemek istemedi. Tekrar vapura bindiler. Bir gün daha hırçın sularda mücadele ederek yolculuğu sürdürdüler. 
Samsun’a ulaştığında arkasında sadece 3 günlük zorlu yolculuğu değil, koskoca bir İmparatorluğun çöküşünü bırakmıştı. 
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. 
 
Notlar:
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C. I, Remzi Kitabevi, 20. Özel Basım Mart 2011.
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Kaynak Yayınları, 2015.
Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Hatıraları 1914-1919, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1965.