Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

ASM açıkladı; Bütün hastalıklar bağırsakta başlar. Sıcak kemoterapi yaşam süresini uzatıyor

Anadolu Sağlık Merkezi hekimlerinden Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof Dr. Koray Topgül, halk arasında ‘’Huzursuz Bağırsak Sendromu ‘’ olarak da bilinen Bağırsak Sendromu ile yaşam süresini uzatan Sıcak Kemoterapi konusunda basın toplantısı düzenlediler.

ASM açıkladı; Bütün hastalıklar bağırsakta başlar. Sıcak kemoterapi yaşam süresini uzatıyor
26 Aralık 2017 - 11:53

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nin Efes Toplantı Salonu’nda yerel gazetecilerle bir araya gelerek konu hakkında bilgi veren bulunan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof Dr. Koray Topgül, her iki hastalığın önemne vurgu yaparken, tıpdaki gelişmeler ve bilinçli hastaların zamanında başvurmaları neticesinde bu hastalıklarla başa çıkılabileceğini kaydettiler.

Prof. Dr. Melih Özel kabızlık konusunda yaptığı açıklamalarda, Bağırsakların, insan vücudundaki tüm organların işleyişi ve sağlığı bakımından oldukça önemli bir yere sahip olduğunu belirterek. Bağırsaklar, insan vücudundaki tüm organların işleyişi ve sağlığı bakımından oldukça önemli bir yere sahip. Bağırsakların sadece sindirim sisteminde değil, aynı zamanda bağışıklık sisteminde önemli bir etkisinin olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, “Yetişkin bir insanın bağırsağında ortalama 100 trilyon mikrobiyota bulunuyor. Şimdilik bu büyük yapı tam olarak çözülememiş olsa da yapılan bilimsel araştırma sonuçları mikrobiyotanın pek çok önemli hastalıkla ilişkisi olduğunu gösteriyor” açıklamasında bulundu.

Bilim dünyası pek çok araştırmayla, insan vücudunda var olan trilyonlarca zararsız mikroorganizmanın hastalık ve kronik hastalıklarla ilişkisi olduğunu ortaya koyuyor. Her geçen gün yaygınlaşan obeziteyle bağırsakların ilişkisi üzerine de çalışmaların gerçekleştirildiğini belirten Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Özel, “Mikrobiyota; vücudumuzda yaşayan mikroorganizmalar sistemini, milyarlarca mantar, bakteri ve tek hücrelilerden oluşan, hayati öneme sahip, çok hassas bir dev organı anlatıyor. Yakın zamanda hastalıkların altında yatan nedenlerin açıklanmasında ve tedavi seçeneklerinin çeşitlendirilmesinde insan bağırsak mikrobiyotasının rolü, etkileri ve ondan nasıl yararlanılacağı konularında ciddi gelişmeler yaşanacak” dedi.

Mikrobiyotalar hücre sayısından 10 kat fazla

Mikrobiyotayı kısaca vücudumuzda yaşayan ve insan hücresi olmayan mikroorganizmaların toplamı olarak tanımlayan Prof. Dr. Melih Özel, “Vücudumuzda bizimle birlikte yaşamını sürdüren, sayıları trilyonlarla ifade edilen bu kalabalık canlı topluluğunun toplam nüfusunun 100 trilyondan fazla olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu. Mikrobiyotaların toplam ağırlıklarının vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 2-3 kadarını oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Özel, “Mikrobiyotamızı oluşturan bu hücrelerin sayısı kendi hücrelerimizin sayısından 10 kat daha fazla” dedi.

Mikrobiyota ruh sağlığından beyin işlevlerine kadar önemli roller üstleniyor

Parmak izi gibi her bireyin mikrobiyotasının da kendine özel bir yapıya sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Melih Özel, “Mikrobiyotadaki her mikroorganizma, vücudumuzda kendi üreme özelliklerine uygun yerlerde yaşıyor. Cildimiz, ağız boşluğumuz, solunum yollarımız, genital sistemimi, idrar yollarımız ve sindirim sistemimiz. İnsan bağırsak mikrobiyotası, gıdaların sindirimi, bağışıklık sisteminin desteklenmesi, bazı vitaminlerin sentezlenmesi ve biyolojik modifikasyonu, sağlıklı bağırsak fonksiyonları, iltihabi değişikliklerin önlenmesi, ideal vücut ağırlığının korunması, beyin işlevleri, bazı kalp damar hastalıkları ve ruh sağlığı gibi çok farklı vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli roller üstleniyor” açıklamasında bulundu.

Bütün hastalıklar bağırsakta başlar

Modern tıbbın babası sayılan Hipokrat’ın “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar” sözünü hatırlatan Prof. Dr. Melih Özel, “Günümüz modern tıbbı da bu görüşten yana. Bugün yoğun şekilde sürdürülen bilimsel çalışmalar insan bağırsak mikrobiyotası ile ilgili sorunların pek çok hastalıkta rol oynayabileceği hakkında ipuçları veriyor” şeklinde konuştu.

Kabızlık bir sorun değil, hastalıktır

Karında şişkinlik, kabızlık ve ishal hastalıklarına bağırsak bakteri dengesizliğinin neden olduğunu belirten Prof. Dr. Melih Özel, “Stres, hareketsiz yaşam, bazı ilaç türleri ya da beslenme biçimi gibi farklı nedenler kabızlığa yol açıyor. Kabızlık genel olarak sindirim sistemi hastalıklarının bir sonucu olarak oluşabileceği gibi, diyet alışkanlıklarındaki anormallikler ve bazı ilaçların yan etkisi olarak da gelişebilir” dedi. Sebze, meyve ve lif bakımından zengin beslenme ve çok miktarda sıvı tüketilmesinin kabızlığı önlemeye yardımcı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Melih Özel, “Tuvalet ihtiyacının ertelenmemesi ve günün belli saatlerinde belirli bir sürenin tuvalet ihtiyacı için ayrılması önemli. Kabızlığın tedavisi ile ilgili seçenekler, kabızlığın sebebine göre belirlenir. Genel olarak ilk önerilecek önlem, tüketilen lif ve su miktarının artırılmasıdır” açıklamasında bulundu.

 

Anormal değişiklikler varsa mutlaka doktora başvurulmalı

Anadolu Sağlık Merkezi Gastroentereoloji Kliniği koordinatörlüğünde hizmete giren Kabızlık Polikliniği’nde kabızlıktan yakınan hastaların multidisipliner bir şekilde değerlendirildiğini söyleyen Prof. Dr. Melih Özel “Hastalarımız Radyoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji bölümleri başta olmak üzere ilgili diğer kliniklerin de desteği ve iş birliğiyle değerlendiriliyorlar. Hastalarımızın özel durumları da dikkate alınarak, daha detaylı inceleme ve tedaviler gerekli olduğunda Diyet ve Beslenme, Psikiyatri, İç Hastalıkları, Endokrinoloji, Nefroloji, Genel Cerrahi, Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Üroloji bölümlerimizin de devreye girmesi ile oluşan geniş bir ekiple hastalarımıza hizmet veriyoruz” şeklinde konuştu. 

 

Huzursuz bağırsak sendromu kadınlarda daha çok görülüyor

Kabızlık gibi huzursuz bağırsak sendromunun da oldukça yaygın olduğunu ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilediğini belirten Prof. Dr. Melih Özel, “Huzursuz bağırsak kadınlarda erkeklere oranla 3-7 kat daha sık görülüyor” açıklamasında bulundu. Huzursuz bağırsak sendromunun kesin nedeninin bilinmediğini ancak gastrointestinal hareketlerde değişiklik, iç organ ağrılarının duyarlılığında abartılı yanıt, beyin ile bağırsak ilişkisinde bozulma, anormal farklı algılama, hormonal ve çevresel faktörler, psikososyal bozukluklar gibi nedenlerin huzursuz bağırsak sendromuna neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Melih Özel, “Huzursuz bağırsak sendromu, bilinen bir yapısal ya da biyokimyasal bozukluğun olmadığı, yemek, stres veya bazı farmakolojik ajanlar ile alevlenebilen ve yaşam kalitesini önemli oranda etkilediğinden mutlaka tedavi edilmeli” dedi.

 

 

 

Huzursuz bağırsak sendromu belirtileri

Karın ağrısı: Sıklıkla yaygındır, yemeklerden sonra görülür ve dışkılama ile kaybolur. Hastaların yüzde 60’ından fazlasında karın ağrısı yemekten sonra başlar, yüzde 30’unda yemekten sonraki 15 dakika içinde ve % 90-95’inde ise yemekten sonraki 3 saat içinde görülür.

Karında aşırı şişkinlik hissi

Aşırı gaz

Dışkılama alışkanlığında değişiklikler

Kabızlık veya ishal veya dönüşümlü olarak her ikisi de olabilir.

Dışkı ile birlikte sümüksü yapı (mukus) gelmesi

Sürekli ıkınma hissi (tenesmus)

Yetersiz bağırsak hareketleri

Geğirme

Midede ekşime ve yanma

Bulantı ve kusma

Cinsel isteksizlik

 

Mikrobiyota için faydalı besinler:

 

Yüksek miktarda prebiyotik içeren gıdalar: Muz, elma, kuşkonmaz, lahana, yer elması, enginar, sarımsak, soğan, kuru baklagiller, tam tahıllar, patates.

Yüksek miktarda probiyotik içeren gıdalar: Kefir, yoğurt, lahana turşusu, tarhana, ekşi mayalı ekmek, boza, şalgam.

 

Genel Cerrahi Uzmanı Prof Dr. Koray Topgül ise yaptığı konuşmasında Anadolu Sağlık merkezi Hastanesi’nde hastalara uyguladıkları ‘’Sıcak Kematerapi ‘’sayesinde ömürlerinin uzadığını kaydetti. Kemoterapi ve radyoterapiden fayda sağlanamayacak ileri evre ve yayılmış bazı kanser türlerinde uygulanan “karın içi sıcak kemoterapi” yönteminin hastaların yaşam süresini uzattığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Koray Topgül,  Damardan verilen kemoterapinin yetersiz kalındığı durumda sıcak kemoterapi yönteminin uygulanabildiğini belirterek, “Yöntem en çok kadınlarda yumurtalık kanserlerinin tedavisinde kullanılıyor. Bunun yanında kalın bağırsak, mide, apendiks ve son yıllarda pankreas kanserlerinde de kullanılmaya başlandı” açıklamasında bulunarak sıcak kemoterapi yöntemine ilişkin önemli bilgiler verdi.

Sıcak kemoterapi uygulamasının kanserle mücadele konusunda atılan büyük adımlardan biri olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Koray Topgül, “Bazı tip kanserler ve o kanserlerin ileri evreleri bildiğimiz, klasik damar içine verilen kemoterapi yani kanser ilaçları ile tedavi edilemez ya da bu tedavilere istenen yanıt alınamaz” dedi. Kemoterapiye rağmen hastalığın ilerleyebildiğini ve hastanın beklenenden hızlı bir şekilde kaybedilebildiğini belirten Prof. Dr. Koray Topgül, “Karın içi sıcak kemoterapi tedavisi bu noktada devreye giriyor ve daha etkili bir kemoterapi yöntemi olduğu için hastaların yaşam sürelerini uzatıyor. Sıcak kemoterapi uyguladığımız ve 6-7 yıllardır hastalığı nüksetmeyen hastalarımız var ” açıklamasında bulundu.

Sıcak kemoterapi karnın içine uygulanıyor

Karın içi organlardan kaynaklı kanserlerde, kanser hücrelerinin karın zarına yayılması durumunda genellikle kanserin son evreye geçtiğinden söz edildiğini söyleyen Prof. Dr. Koray Topgül, “Karın zarının tutulduğu kanserlerde damardan verilen kemoterapiler yetersiz kalabiliyor. Bu tedavilerde ilaçlar karın zarına tam ulaşamayabiliyor. Sıcak kemoterapi ilaçlarını bu hastalarda direkt olarak karın zarına veriyoruz ve etkili oluyor” dedi. Sıcak kemoterapi tedavisindeki temel prensibin karın zarını bir organ olarak kabul etmek ve karın zarının tutulduğu kanser durumlarında tutulmuş karın zarını ve hastalıklı organları çıkarmak olduğunu belirten Prof. Dr. Koray Topgül, “Karın içine kemoterapi, tüm tümörlü dokuların çıkarılması sonrası uygulanır. Amaç geride kalmış mikroskobik yayılmaya en etkili darbeyi vurmak. Yani önce ameliyatla tüm tümörler alınıyor, sonrasında ise sıcak kemoterapi uygulanarak geride kalan tümörler temizleniyor. Kemoterapi ilaçlarının sıcak olması önemli, çünkü sıcak, tümörleri daha iyi yok ediyor ” şeklinde konuştu.

Sıcak kemoterapi uygulamasının 3 ayaklı bir tedavi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Koray Topgül, “Sıcak kemoterapi tek başına yeterli değildir. Önce ameliyat yapılır, ardından sıcak kemoterapi yöntemi ve en son da sistemik, yani damardan verilen kemoterapi uygulanır” dedi.

Sıcak kemoterapi hangi durumlarda uygulanmaz? 

Sıcak kemoterapinin beyin, akciğer, kemik metastazları gibi durumlarda kullanılmadığını, hastalığın karın içinde sınırlı olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Koray Topgül, “Ayrıca çok sayıda karaciğer metastazı ya da çıkarılamayacak karaciğer metastazı olanlarda da sıcak kemoterapi yönteminin yeri yoktur. Çok yaygın ve yoğun ince bağırsak tutulumu olan hastalarda da ince bağırsakların çoğunun çıkarılması yaşamla bağdaşmayacağı için sıcak kemoterapi tedavisine uygun değil” açıklamasında bulundu.

Sıcak kemoterapi palyatif bir tedavi yöntemi

Sıcak kemoterapi yönteminin genellikle palyatif, yani son dönem tedavi olduğunu belirten Prof. Dr. Koray Topgül, “Bu tedaviye aday hastaların büyük çoğunluğu ileri evre hastalıklı ve yaşam beklentisi aylarla sınırlı vakalardır. Bu nedenle sağ kalım süresi konuşulurken bu önemli detay unutulmamalı” dedi. Sıcak kemoterapi uygulamasının farklı kanserlerde farklı uzun dönem sonuçlarına sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Koray Topgül, “En çok faydalanan yumurtalık kanserleridir ve 5 yıllık sağ kalım yüzde 50 civarındadır. Kalın bağırsak kanserlerinde bu oran yüzde 30 civarında. Mide kanserlerinde bir yıllık sağkalım yüzde 43,5. Özellikle ileri evre mide kanserlerinde normalde yaşam süresinin 6 aydan az olduğu düşünülürse verilen oranların başarısı görülebilir” dedi.                                                              

Karnın içine 3 buçuk litre kemoterapi sıvısı veriliyor

Sıcak kemoterapi uygulamasının ameliyat sürecinin bir parçası olduğunu anlatan Prof. Dr. Koray Topgül, yöntemi şöyle anlattı: “Uzun ve zorlu bir ameliyatın sonunda, karın içi tümör temizliğini takiben, hasta halen anestezi altındayken yapılır. Karın kapatılmadan önce karın alt ve üst kadranlarına ikişer adet diren konulur. Bu direnlerle kemoterapi sıvısını ısıtan özel cihaz arası bağlantı kurulur ve karın alt ve üst kısmına ısı düzeyini takip etmek için 2 adet ısı probu yerleştirilir. Bu proplar kemoterapi verildiği sürece ısının istenen düzeyde sabit kaldığını görmeyi sağlamaktadır. Isı 41-43 derece arasında olmalıdır. Kemoterapi süresi 60 dakikadır. Karın içine 3.5 litre kemoterapi sıvısı verilir. Bu sırada kemoterapinin karın içinde her yere ulaşması için karın dıştan elle manipüle edilir. Bu sürenin sonunda karın içindeki sıvı geri alınır ve işlem sonlandırılır. Ameliyat 6-10 saat kadar sürer.”

Sıcak kemoterapi yönteminin avantajları

Isı ilacın doku içine nüfuz etmesini kolaylaştırır

Isı seçilmiş kemoterapik ilacın kanser hücresini öldürme etkisini artırır.

Isının kendisi anti-tümör etkiye sahiptir.

Ameliyat sırasında uygulanan kemoterapi elle manipüle edilerek karın içinde yayılabilir, ısı karın içindeki tüm yüzeylere ilacın eşit dağılımına katkı sağlar.

Ameliyat süresince ilacın böbrek üzerine olumsuz etkileri ve idrar çıkışı çok iyi monitörize edilebilir (takip edilebilir ve önlemler alınabilir).

Sıcak kemoterapi süresince geçen zaman zarfında hastanın birçok fizyolojik parametresi (vücut ısısı, pıhtılaşma, hemodinami) normalize edilebilir.